Bir belediye başkanı nasıl olmaz? (1)

Ülkemiz yine yeni bir seçim havasında! Kasabasından büyükşehrine kadar 2103 noktada belediyeleri yönetecek adaylar belirlenmeye çalışılıyor. Partiler temayül yoklamalarıyla en doğru adayı seçme arayışındayken, adayların kendilerini tanıtma çabaları da bol hengameli bir dönemin işareti.

Yerel yönetimin en önemli organı olan belediyelere, 5215 sayılı Yasa’da fiziki altyapıyla birlikte sosyal nitelikli hizmetleri sağlama görevi de verilmiş. Yani yönettiği her kesimin “ana karnından mezara kadar” olan altyapı ve sosyal ihtiyaçlarını karşılama sorumluluğu tanımlanmış. Sosyal dayanışma, sağlık, eğitim ve çevrenin geliştirilmesi, işsizlik, engelli, yaşlı ve kimsesizlere sahip çıkmayı yani “toplumun yaşam kalitesini” yükseltmeyi hedefler. Bu yasanın temel özelliklerini dikkate alarak bir belediye başkanının nasıl olmazı inceledim. Nerede yaşarsanız yaşayın birçok olmazlar size de tanıdık gelecektir. Bir belediye başkanının olmazlarını sergilemek, bilinçli seçme adına bir mesajdır aslında!

Bir belediye başkanı düşünün: Bir kasabayı ili ya da büyükşehri yönetsin,

• Yönettiği belediyede sağlıklı bilgi ve liyakat esaslı yönetimini kolaylaştıran nitelikli kadroyu oluşturmaz. Toplumdaki dedikoduları önemseyen, muhbirlik yapanları çevresine toplar.

• Eleştirinin kendisini geliştirebilecek en büyük fırsat olduğunu bilmez.

• Belediyeciliği sadece yollara taş döşemek ve yılda üç-beş sosyal etkinliği eziyet olarak görür. Haleflerinin hiç yeşil alan bırakmadığından şikayet eder ama kendi yaptığı dönemdeki meydana beton yığıp, otoparksız, yeşilsiz, fıskiyesiz, çiçeksiz kentin akciğeri olması gereken bu yeri ruhsuzlaştırır.

• Toplumunu oluşturan sosyal dokuyu tanımaz. Muhtarları, sivil örgütleri, yatırımcıyı, esnafı ziyaret etmez, sorunlarını dinleyip çözüm üretmez. Hem yerel hem de ülke genelinde sivil örgütleriyle işbirliği yapıp, ekonomik ve sosyal yapıyı geliştirmez.

• Yönettiği yerleşimi tanımaz. Nüfusu, doğal kaynakları dikkate alarak toplumun ihtiyaçlarına göre proje geliştirmez. Halkı için gelecekte fırsat ve tehdit oluşturacak nedenleri bilmez, halkının gelirini artıracak kaynakları harekete geçirmez.

• Fakir ve muhtaç vatandaşların sosyo-ekonomik durumlarını takip etmez. Yönettiği toplumda engellilerin hayatını kolaylaştıracak hiçbir destek sağlamaz.

• Topluma rehberlik etmez. .

• Köylerden kentine, yönettiği kentten büyükşehirlere artan göçe karşı duyarsızdır. Ortak çıkar bilincini geliştirmez. Baskın kültürü oluşturup, kentlilik bilincini geliştirici projeler üretmez.

• Belediyede odasına partisinin amblemini asacak kadar partizandır. Toplumun her kesimini kucaklamaz.

• Yönettiği kaynakları verimli kullanamaz. Çöp kamyonu gibi temel araca ihtiyaç elzemken, yılda 2 ay kullanıp dışardan kolayca sağlanabilecek iş makinasını alarak kaynağı heder eder.

• Devletin kaynak vermediğinden, parasızlıktan yakınır, hiçbir yurtiçi ve dışı yerel kalkınma hibe fonuna, proje geliştirerek ilgili kamu kuruluşuna başvurmaz.

• Belediye hizmetlerine vatandaşın katılımını sağlayacak gönüllü katılımını önemsemez.

• Yönettiği kitlenin kültürel, sosyal, ekonomik olarak gelişimine katkı sağlayabilecek yurtiçi ve dışında ki hemşehrileri ve aydın kitleyle bağ kurmaz.

• Belediye hizmetlerini şeffaflaştırmaz. Meclis karar, denetim, faaliyet, komisyon raporları, projelerini ve bütçesini halkla paylaşmaz.

• Yönettiği kitlenin ekonomisine destek sağlayacak doğal, kültürel, tarihi, ekonomik, sosyal değerlerinin ve kentin markalaşmasını dikkate almaz.

• Mezarlıklara hiç bakmaz. İzbedir, bakımsız ve içinden yollar geçirecek kadar gözden çıkarmıştır.

• Yönettiği yerleşimin sağlık ihtiyaçlarına duyarsızdır. Örneğin, kanser vakaları hızla artarken 35 yıl önce döşenmiş asbestli su borularının buna neden olup olmayacağını araştırtmaz ve düzeltmek için çaba göstermez.

• En büyük korkusu bilgiyi, toplum temelli yaymaz. Toplumsal aydınlanma adına emekli, ev kadını, gençlerin bilinçlenmesine değer vermez. Yönettiği kitleyi sosyalleştirme, topluma ve vatandaşın kişisel gelişimi için programlar düzenlemez. Aile içi demokrasi, bilgisayar okuryazarlığı, hobi kursları, temel vatandaşlık, hakları vb toplumun mutlak ihtiyacı eğitimleri yani belediyenin sosyal eğitim işlevini önemsemez.

Çevremizde daha birçok örneğini görebileceğimiz olmazlar, sağlıklı gelecek inşamız için bilinçli olmamızı gerektiriyor. Çünkü yönetilememenin, partizan, kindar yaklaşımların bedelini toplum olarak ödeme lüksümüz artık yok! Maalesef bu yapıda başkanlık; vizyondan yoksun, paranın gücüyle seçilen, rant eksenli, fikri cüce baronların bireysel çıkarlarını koruma aracı olarak görülmeye devam ediyor.

Bu olmazlarda esas sorgulanması gereken, yönettiği yerleşimde üyesi olduğu partinin seçildiği günden beri üye sayısını artıramayan, sosyal belediyeciliği önemsemeyen, belediyeciliği taş döşemek olarak gören başkanların performansını ölçmeyen siyasi partilerin ülke genelinde oy kayıplarının nedeni: Parti genel merkezlerince seçilmişlerin denetlenmemesi midir acaba?

23 Kasım 2013 Cumartesi 01:00
Süleyman DİLSİZ

Bir Belediye Başkanı Nasıl Olmaz// DÜNYA Gazetesi

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.