Anayasa Mahkemesi 24 yıllık gecekondunun yıkımını haksız buldu

Anayasa Mahkemesi, 24 yıldır kullanılan gecekondunun yıkılmasında ve hak sahiplerine yapı bedeli ödenmemesinde mülkiyet hakkının ihlal edildiğine hükmetti.

Ankara’nın Altındağ ilçesi Yenidoğan Mahallesi’ndeki bir gecekondunun, Altındağ Belediyesi tarafından imar uygulaması sonucunda toplu konut alanında kaldığı gerekçesiyle yıkımına karar verildi.

Bu karar gereğince bina Belediye tarafından 2007’de yıkıldı. Başvurucular, bu binaya ilişkin 1983’e ait imar affı müracaatı yaptıklarını, murisleri tarafından bu kapsamda 2 bin lira ödendiğini belirtti.

Başvurucular, imar uygulaması kapsamında yıkım nedeniyle oluşan zararının tazmin edilmemesi nedeniyle Belediye aleyhine tazminat davası açtı. Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesi, 2010’da davanın idari yargının görev alanına girdiği gerekçesiyle görev yönünden reddetti.

Başvurucular görevsizlik kararı üzerine Ankara 1. İdare Mahkemesinde, yıkım nedeniyle oluşan zararının tazmini istemiyle tam yargı davası açtı. Mahkeme, 2012’de davanın reddine karar verdi.

Kararda, Belediye Kanunu’nun 73. maddesinin, kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarında bulunan yapıların boşaltılması ve yıkılmasına olanak tanıdığı, Gecekondu Kanunu’nun 18. maddesi gereğince de ruhsatsız yapının yıkımı nedeniyle başvuruculara yapı bedeli ödenmemesine yönelik idari işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı belirtildi. Danıştay 14. Dairesinin de 2015’te kararı onamasının ardından karar kesinleşti.

Bunun üzerine gecekondu sahipleri 2016’da Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunarak mülkiyet haklarının ihlal edildiğini öne sürdü.

Karar
Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü, başvurucuların mülkiyet haklarının ihlal edildiğine, ihlalin ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasına karar verdi.

Gerekçede, imar uygulaması sonucunda başvuruculara ait taşınmazın toplu konut alanında kalması nedeniyle bu taşınmaz üzerindeki başvuruculara ait ruhsatsız binanın yıkıldığı belirtildi.

Binanın yapım tarihinin tam olarak tespit edilemediği ancak başvurucuların murisi tarafından bu yapıya ilişkin 1983 yılında yapılan imar affı müracaatı bulunduğu vurgulanan gerekçede, şunlar kaydedildi:

“Belediye tarafından 2007 yılında yıkım işleminin gerçekleştirildiği dikkate alındığında anılan binanın yaklaşık 24 yıldır başvurucuların murisi ve başvurucular tarafından kullanıldığı anlaşılmaktadır. Somut olayda olduğu gibi kamu makamlarının binanın yıkımı için uzun süre hareketsiz kalması binanın yıkılıp yıkılmayacağı noktasında belirsiz bir durumun oluşmasına sebebiyet vermektedir. Böyle bir durumda başvurucuların kamu makamlarının uzun bir süre boyunca devam eden edilgen tutumlarının bir anda değişebileceğini öngörmelerini beklemek hakkaniyete aykırı olacaktır.”

Binanın uzun süre boyunca kullanımının başvurucular bakımından önemli bir ekonomik menfaat teşkil ettiğine işaret edilen gerekçede, derece mahkemelerinin tek başına binanın ruhsatsız olduğu olgusundan hareket edip olayın gelişiminde kamu makamlarının edilgen tutumunu dikkate almamalarının bütün zarara tek başına başvurucuların katlanması sonucuna yol açtığı belirtildi.

Bu yaklaşımın da başvuruculara şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklediği ifade edilen gerekçede, “Bu durumda başvuruculara herhangi bir tazminat da ödenmediği dikkate alındığında mülkiyet hakkının korunması ile kamunun yararı arasında olması gereken adil dengenin başvurucular aleyhine bozulduğu ve müdahalenin ölçülü olmadığı sonucuna varılmıştır. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.” görüşüne yer verildi.

Yeniden yargılama
Gerekçede, somut olayda başvuruculara ait ruhsatsız binanın, imar uygulaması kapsamında yıkıldığı, fakat binanın kullanımının başvurucular açısından mülk teşkil ettiği hususunun idare tarafından göz ardı edilerek başvuruculara herhangi bir tazminat ödenmediği aktarıldı.

Sonuç olarak, başvurucuların mülkiyet hakkının idari bir eylem nedeniyle ihlal edildiğinin anlaşıldığı belirtilen gerekçede, şu değerlendirmelerde bulunuldu:

“Ancak somut olayda ihlale yol açan idari eylem ve işleme karşı başvurulabilecek kanun yolu tüketildikten sonra bireysel başvurunun yapıldığı anlaşıldığına göre ilgili mahkemenin yeniden yargılama yoluyla tespit edilen ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırma imkanı bulunmaktadır. Bu durumda mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin 2 numaralı fıkrasına göre ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda derece mahkemelerince yapılması gereken iş, ihlal sonucuna uygun olarak gerekli araştırma yapılmak suretiyle tazminata hükmedilmesinden ibarettir. Tazminat miktarının belirlenmesi hususu ise bu konuda uzmanlaşmış derece mahkemelerinin takdirindedir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.”

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.