HEDEFİMİZ ÜRETEN BELEDİYECİLİK

Eskişehir’in Odunpazarı ilçesinin yeni seçilen CHP’li Belediye Başkanı Kazım Kurt sosyal demokrat belediyeciliği ön planda tutuyor. Bunun için belediyenin bütün uygulamalarının şeffaf olmasına özen gösteriyor. Kurt, Eskişehir’in önemli bir sorunu olan havaalanının işlevsiz kalmasının ise AKP hükümetinin, Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen kompleksinden kaynaklandığını söylüyor.

– Siz nasıl oldu da CHP Eskişehir milletvekiliyken, Odunpazarı ilçesi belediye başkanı adayı olmayı kabul ettiniz?
K.K. – CHP genel merkezi, hiçbir milletvekili belediye başkan adayı olmasın, diye bir karar almıştı. Benim de zaten aklımda böyle bir adaylık yoktu. Biz burada başka bir arkadaşımızı aday yapmak üzere çalışıyorduk.
Ancak Odunpazarı’nda beş aday adayı çıkınca bazı sıkıntılar, arkadaşlar arasında gruplaşmalar oldu. Bunun üzerine genel merkez bu konuda bir tavır geliştirdi. O beş aday adayı yerine benim adaylığımla birleştirici biçimde bu işin çözüleceği kanaati doğdu. Genel Başkan beni çağırdı, “Sizi görevlendirdik” dedi.

– Aşağı yukarı 10 yıldır AKP’nin elinde olan Odunpazarı’nı kazanmayı nasıl başardınız?
K.K. – Odunpazarı’nın yaklaşık 280 bin seçmeni var. Oy dağılımına baktığınız zaman sağ partiler hep önde görünür. Bu seçim biz daha çok oyumuzun az olduğu yerlerde özel, birebir ilişkiye dayalı çalışmalar yaptık. Bence esas avantajımız büyükşehir belediye başkan adayımız olan Yılmaz Büyükerşen’di. Onunla uyumlu çalışma sergileyecek adayın kazanma şansı yüksekti. Nitekim öyle de oldu. Her ilçede olduğu gibi burada da Yılmaz Büyükerşen’in sürüklemesiyle rüzgâr esti. Özellikle CHP’li kadınların ev ev, kapı kapı çalışması seçimi bize kazandırdı.

– Siz kadını daha çok sosyal hayata ve üretime katmayı hedefleme sözü verdiniz. Bunu nasıl yapacaksınız?
K.K. – Sosyal demokrat belediyeciliği Odunpazarı’na yerleştirmek gibi bir hedefimiz var. Bunun temeli de özellikle çocuklar ve kadınlardan geçiyor.

‘EN İYİ ÜRETİM TASARRUFTUR’
– Peki, sosyal demokrat belediyecilik ne demek?

K.K. – Parti programıyla tabandaki bilgileri yan yana getirdiğim zaman şunu anlıyorum: Sosyal belediyeciliği sadaka kültüründen çıkararak hak temeline oturtan bir anlayış. Yani en doğal insan hakları olan yaşam, mülkiyet, barınma, eğitim hakkı gibi temel insan haklarını öne çıkaran bir belediyecilik. Bunu yaparken emeği ve emekçiyi de mutlaka savunan ve onun haklarını öne çıkaran, aynı zamanda da üreten belediyecilik. Belediyelerin doğal kaynağı devletten gelen para. Bu hiçbir zaman yeterli olmuyor. O nedenle de bütün belediyeler borçlu. Oysa biz hem eski borçları ödeyeceğiz hem de yeni kaynaklar yaratacağız. Bunun için de üretim yapmamız lazım.

-Nasıl?

K.K. – En iyi üretim tasarruftur. Şu anda çok ciddi bir programla belediye bütçesinden yüzde 20 kadar tasarruf yapılabilir. Geldiğimiz gün bunu tespit ettik. Bunu bir düzene oturtmak üzereyiz. İkincisi, halkın temel ihtiyaçlarını halkla çözme yönünde adım atacağız. Ev kadınlarımız evlerinde el işi yapıyor. Ama bu yaptıklarını sandığa koyuyorlar. Oysa biz bunları hayatın içine sokacağız. O evde üretilenleri belediye olarak alacağız. Pazarlayabilirsek pazarlayacağız. Pazarlayamazsak ihtiyaç sahiplerine dağıtacağız. Böylece kadınlarımıza evde ürettiklerinin karşılığı olarak ekonomik getiri sağlayacağız.

Bu da sosyal demokrat belediyecilik anlayışının bir unsuru. Geçmiş dönemlerde sosyal yardımlara belediyenin harcadığı paraları görünce söylediklerimi çok daha kolay yapabileceğimi anladım. Bütçenin yüzde yedisi, sekizi kadar. Oysa Odunpazarı’ndaki kadınlarımızın her gün üretseler bile bu kadar bir meblağa ulaşacaklarını sanmıyorum.

– Belediyenin bütün icraatının kesinlikle şeffaf olacağı yolunda verdiğiniz bir söz var. Hatta bildiğim kadarıyla ilk belediye meclisi toplantısı canlı olarak televizyonda yayınlandı. Ama sonradan bir daha böyle canlı bir yayın yapılmadığı söyleniyor. Siz buna ne diyeceksiniz?

K.K. – Hayır, bütün belediye meclisi toplantıları ilk günden itibaren yayınlandı. Orada bir yanlış anlama olmuş olabilir. Biz belediye meclisi toplantılarının kent halkı için önemli olduğuna inanıyoruz. Hatta biz bunu önemli kılmak zorundayız.

Yoksa 380 bin nüfuslu bir belediye 38 belediye meclisi üyesiyle yönetilemez. Daha büyük katılımların, bilgilenmelerin olması lazım. Bence şeffaflığın birinci aşaması budur. Eskişehir’de iki yerel, Afyon’dan yayın yapan bir bölgesel televizyon var. Üçü de toplantılarımızı canlı olarak yayınladı.

Yani, “Biz karar aldık. Gelin, açılış yapacağız” demeyeceğiz. “Hep birlikte nasıl yapalım” diyeceğiz.

ESKİŞEHİR HAVAALANI BİR MUAMMA HALİNE GETİRİLDİ

– Eskişehir çok merkezi bir kent. Sanayisi, kültürel hayatı çok canlı. Havaalanı da var. Üstelik alanın pistinin büyütüldüğünü de biliyoruz. Ama hava ulaşımı yok. Neden?

K.K. – Anadolu Üniversitesi’nin bir havaalanı var. Çok uzun tartışmalar oldu. Son on yıl içinde Eskişehir’ de en çok tartışılan konulardan birisi budur. Bence merkezi hükümet yani AKP’liler ve onun destekçileriyle yerel yönetimlerin arasındaki çekişme bu havaalanı sorununun çözülmemesine yol açtı.

Havaalanı üniversitenin rektörü olduğu zaman Yılmaz Büyükerşen tarafından yaptırıldı. Havaalanına her giden Yılmaz Büyükerşen’i hatırlıyor. Bunu beyinlerden silmek için Eskişehir havaalanı bir muamma haline getirildi.

– İyi de Yılmaz Büyükerşen orada duruyor. İstedikleri kadar unutturmaya çalışsınlar…

K.K. – Siz ne derseniz deyin böyle oldu. İki – üç kez deneme yapıldı. THY İstanbul’a sefer koydu. Ama koydukları saat yolcu talebinin tam tersine oldu. Örneğin, THY seferi gece saatlerinde Eskişehir’den İstanbul’a gidiyor, ertesi sabah da İstanbul’dan Eskişehir’e uçuyordu.

Böyle bir uygulama Eskişehir sanayicisi ya da esnafı için uygun değil, Doğrusu sabah Eskişehir’ den İstanbul’ a gitmek gece de dönmek olmalıydı. Böyle olsaydı Eskişehir uçak seferlerini doldurabilirdi.

2011 seçimlerinden sonra AKP’li arkadaşlar yeniden canlandı. Uçak seferlerini yeniden koyalım, dediler. Ama yine aynı şey oldu. İş yürümedi.

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.